Sevginar Sali

Sessiz atın, çiftesi : )

Önce AK Parti karıştı… FETÖ davasına…
Sonra MHP… Partinin önemli isimleri Devlet Bahçeli ile girdikleri yol ayrımını giderek derinleştirdi. Derken Bahçeli'nin Başkanlık çıkışı dönülmez akşamın ufkunu seriye bağladı…
Referanduma kadar bir CHP Genel Merkezi sakin duruyordu, Evet'in üstesinden gelebilecek kadar Hayır deme potansiyeli oradaki devleri de uyandırdı…
CHP'nin önderlik ettiği Hayır cephesi, Anayasa değişikliğine mani olamadı belki ama Cumhurbaşkanlığından genel iktidara kazanma potansiyellerini açığa çıkarttı…
AK Parti'nin esas kırılma noktasını 7 Haziran 2015 seçimleri oluşturdu… Devrilme ihtimali belirince sarsma arzusuyla ama ülke menfaatine ama ihanetten sebep AK Parti'nin iktidar koltuğunu sallayanlara bir cesaret geldi… Cesaret iyi bir şey ancak akılla desteklendiği müddetçe. Aklı ardında bırakan ve akılla desteklenmeyen cesaret adamı ipe, hareketi dibe götürür…
FETÖ için daha önce ülke adına kanser tanımını kullanmıştım… Günümüzde aynı tanımı olduğu gibi AK Parti için değerlendirebiliriz. Kanser bulunduğu bedenle birlikte kendini de bitiriyor. Yayıldıkça ölüyor! AK Parti, FETÖ ile girdiği mücadeleyi kazanırsa toparlanır, kaybederse biter. AK Parti'nin, FETÖ ile mücadelesine bıraktığı yerden yerine gelen siyasi oluşum devam etmek zorunda. Çünkü önlerinde AK Parti gibi bir örnek olacak… Bu savaş ve temizliğin geri dönüşü yok! AK Parti'nin kanser gibi önemli bir hastalıkla mücadele ederken yaptığı en önemli hata “FETÖ temizliği” adı altında muhalifleri temizlemeye çalışması! Baskı ve zulüm; kahraman doğurur!
Aslında dünden aklıma takılan en önemli konu Deniz Baykal'ın dile getirdiği bir konu olmasının da ötesinde Abdullah Gül'ün Hayır'cıların Cumhurbaşkanı adaylığı… Bir kısım CHP'li niye bu kadar celallendi anlamıyorum… Kemal Kılıçdaroğlu'nun ya da en çok itiraz edenlerden birini Tayyip Erdoğan'ın karşısına aday diye çıkarttığımızda seçilme şansı var da haberimiz mi yok! Bence Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilme şansı çok yüksek… CHP daha doğrusu Hayır kanadı Evet diyen seçmenlerden en çok oyu alacak bir Cumhurbaşkanı adayı bulmalı! E takdir edersiniz ki onlardan da on isim yok!
Abdullah Gül'ü yakından tanıyanlar “Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına aday olarak çıkmaz” diyor… Bu bana neyi hatırlattı? 2004 seçimlerinde Selami Değirmenci Genç Parti'den belediye başkan adayı olurken CHP'den aday olsun diye baskılar yapılan Özcan Işıklar'ı… O zaman da “Özcan Işıklar, Selami Değirmenci'nin karşısına aday olarak çıkmaz” diyenler çok olmuştu. Işıklar, Değirmenci'nin karşısına çıkmadı 2004'te ve ikisi de kaybetti! Hatta AK Parti kazandı! Beş sene kimine çabuk geçti, kimine bir ömür gibi geldi… Geldik 2009'a Işıklar, Değirmenci'nin de aday adayı olduğu CHP Belediye Başkanlığı Adaylığına soyundu… Hem aday oldu hem de o gün bugün halen Belediye Başkanı, artık Allah ne verdiyse : ))
Dönelim Gül ve Erdoğan mevzusuna… Gül'ü tanımıyorum ama gözlemlediğim kadarıyla düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum… Erdoğan, Gül'e “Bakan ol” dedi oldu… “Başbakan ol” dedi oldu… “Cumhurbaşkanı ol” dedi oldu… “Çık Evet için çalış” dedi… Gül çıkmadı! Bence Gül, talimatla yönetilecek biri olmadığını ispat etmek isteyebilir! Cumhurbaşkanlığı vasfını ispat etmek isteyebilir! Bu liste uzar... CHP de kendini değil ülkeyi düşünürse daha iyi olur!
Zaman ne getirir ne götürür bilemem ama ben Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığına hiç soğuk bakmıyorum, hatta son derece pozitif düşünceler besliyorum…
Bizde bir söz vardır; “Sessiz atın çiftesi pek olur”... Aklınızda bulunsun : )
Not: Işıklar-Değrimenci hattına dönecek olursak; Değirmencinin belediye başkanlığındaki üç dönemlik rekorunu kırmadan Işıklar, ne milletvekili olur ne de bakan! Hiç yönetim dönemlerindeki belediye sınırlarına da bakmaz : ))

YORUM YAP